-
- Elmas.T.
- 1 a
Çok güzel bir filmmiş. Bu vakte kadar nasıl oldu da izlemedim şaşırdım açıkçası. Oyunculuklar çok başarılı, konu çok güzel kurgulanmış ve filmin sonuna kadar size hep bir acaba duygusunu yaşatıyor. Aksiyon sahneleri gayet dozunda. Zaman zaman soluksuz bir şekilde izlediğimi hisseder oldum.
-
- Cemil
- 7 a

Blacklight
Aşırı klişe bir yozlaşmış FBI masumlara karşı filmi. Daha önce ünlü film serisi Bourne'da da bu kez mercek altında olan CIA'in kendisiyken bu filmde FBI. Liam Neeson bu tarz filmlere cuk oturan bir oyuncu. Ancak artık yaşı gerçekten de ilerledi ve zaman zaman aksiyon sahnelerinde zorlandığını kendisi de kabul ediyor zaten. Fragmanından bile aksiyon sahnelerinde Liam'ı gölgeler ardına saklamaya çalışmışlar. Film gene de ilginç olabilir. Bu arada bu filmde Liam Neeson ile karşı karşıya gelecek olan isim Aidan Quinn hatırlarsanız Kimliksiz filminde de karşısındaki kötü adamı oynamıştı. Bakalım bu ikili bu filmde nasıl bir performans ortaya koymuşlar. İzleyip göreceğiz.
-
- Duru
- 9 a
Başı biraz kafa karıştırıcı olsa da sonrasında her şey yerine oturuyor. Heyecanla izletiyor kendisini. Liam Neeson'ın performansı da şahaneydi bence. Filmi izlerken sonraki sahneyi merakla bekliyorsunuz. Hele finali bence efsane olmuş.
-
- Ufuk
- 9 a
Şimdiye kadar bir filmde izlediğim en iyi araç takip sahnesine sahip filmlerinden bir tanesi. Liam Neeson'ın canlandırdığı karakterin geçirdiği kaza sonrası bambaşka bir karakter olarak uyanması dışında filmin eleştirilebilecek tek bir karesi bile yok. Bu arada Diane Kruger ve January Jones insan olamayacak kadar güzel iki kadın. İkisini de aynı filme koymak Barcelona kadrosu gibi yapmış filmi...
-
- Serdar
- 11 a
Liam Neeson'ın pek çok filmini soluksuz izlemişimdir. Ama bu filmin yeri bende diğerlerine göre daha iyidir. Öncelikle konunun işleniş biçimi çok başarılı. Adamın geçirmiş olduğu bir trafik kazası neticesinde hafızasının bir kısmını kaybetmesi ve kayıpla birlikte aslında rol yapıyor olması gereken uydurma bir hayatı gerçek sanması ile ilgili bir kurgu var filmde. Bu kurgu bir süre sonra ana karakterin kiralık katil kimliğinden sıyrılıp tamamen iyi bir insana dönüşmesini işliyor. Oyunculukları da çok başarılı bulduğumu söylemeliyim. Özellikle filmdeki araba takip sahneleri efsaneydi diye anımsıyorum.
"Doktor Martin Harris" (Liam Neeson) güzel eşi "Elizabeth Harris" (January Jones) ile birlikte Almanya'da gerçekleşecek bilimsel bir konferansa katılmak üzere kalacakları otele geldiği sırada havaalanında çantasını unuttuğunu farkeder. Eşini otelde bıraktıktan sonra Boşnak asıllı bir taksi şoförü olan "Gina" (Diane Kruger)'nın kullandığı taksiyle havaalanına doğru yola çıkar. Yolda ağır bir trafik kazası geçiren otomobil nehre uçarken "Doktor Martin Harris" de başını aracın kapısına çarpar ve kendini kaybeder. "Martin Harris" gözünü hastanede açtığında geçmişi ile ilgili pek bir şey hatırlamamakla birlikte eşi "Elizabeth Harris"'i anımsamaktadır. Olanları eşine anlatmak üzere hastaneden ayrılan adam otele geldiğinde ise eşi "Elizabeth Harris" "Martin Harris"'i tanımadığını bildirir. Kafası oldukça karışan adam, eşinin neden kendisini tanımadığını söylediğine anlam veremezken eşinin yanında gerçek "Doktor Martin Harris" olduğunu iddia eden adamın eşini rehin aldığını düşünmeye başlar. Ama gerçekler hiç de onun düşündüğü gibi çıkmayacaktır. Didier Van Cauwelaert'in aynı adlı romanından uyarlanan 2011 yılı ABD, Almanya, İngiltere, Fransa ortak yapımı 113 dakikalık filmin yönetmen koltuğunda oturan isim Jaume Collet-Serra.