Kitabını okumak şimdiye kadar kısmet olmadı ama filmi çok beğendim.
Genel yorumlarına Ekşisözlük'te bakmıştım, genel de amerikan banliyö yaşamı eleştirisi diye değerlendirilmiş. Bence çok daha fazlası var. Bir kere baktığımız yere göre kimin haklı kimin haksız olduğu çok değişken. Bir kurguyu güzel kılan özelliklerin başında geliyor bu. Grilik her zaman iyidir.
Örneklemek istiyorum. Esas oğlan manevi olarak hadım edilmiş bir erkeğin hayatını yaşıyor. Öncelikle ekonomik özgürlüğü yok. Karısından destek görmezse aç kalacak cinsten. Karısı da bu ekonumik üstünlüğü açıkça kullanıyor. Yüzyıllardır erkeklerin kadınlar üzerinde kurduğu hegomanyanın intikamı gibi. Eleman cidden hadım gibi hissediyor olmalı. Spor dergileri okuyor, karısı "bunlar gerçekten gerekli mi?" tepkisi verip iptal etmesini üstü kapalı buyruk veriyor. Bu adam çıkışı yasak bir ilişkide bulmasın da ne yapsın? Kendini erkek gibi hissetmek için en kolay yol bu. Ve bunu yapıyor.
Esas oğlanın karısı gözünden olaya bakarken. Çok güzel ve bir o kadar da kariyerinde başarılı bir kadın. Ayrıca iyi bir anne. Bu noktaya gelmek için çok çabalamış, hala da çabalıyor. Aslında bu kadar çabalamasına gerek yok. Kocası da onun seviyesinde olsa, zaten kendiliğinden daha yukarıya çıkacaklar. Ancak adam bir sınavu bile geçemiyor. Yükselecek balona gereksiz ağırlık gibi. Kadın buna rağmen kıçına tekme basmıyor, aksine onu destekliyor. Evet bazı gıcıklıkları var ama kimin yok ki? Spor dergileri cidden şart mı? Tek maaşla hem ev geçindirip hem de geleceği kurmaya çalışıyor kadın. Adam destek olmadığı gibi köstek olmak zorunda mı? Ah tüm bunlar yetmezmiş gibi adam şüpheli hareketlere başlıyor. Galiba bir ilişkisi var. Kadın buna rağmen, şüphelere rağmen evliliğini kurtarmak istiyor.
- Filmde en sevdiğim olaysa en masum, en zararsız karakterin pedofili birey olması. Anenesi dışında herkes ondan nefret ediyor. Hatta çocuğa cinsel olmasada şiddetle istismarda bulunmuş polis eskisi adamı taciz ediyor. Düpedüz saldırıyor. Pedofil tepki veremiyor bile. Adamın kimseye zararı yok. Tek suçu, kendi olması. Cinsel dürtülerinin toplumda nefret uyandırması. Yüz yıl öncenin eşcinseller gibi... Filmde bu adam hariç herkes kendi seçimlerinin bedelinden kaçmayı başarırken, sonunda hiçbir suçu olmasa da hem annesini kaybeden, hem de kendini hadım eden bu eleman oldu. Pedofili olan birini filmin en masum, en mağdur karakteri yapmak cidden cesaret işi.
En kısa sürede kitabını da okursam cesaret yönetmenin mi yazarın mı anlarım.
Genel yorumlarına Ekşisözlük'te bakmıştım, genel de amerikan banliyö yaşamı eleştirisi diye değerlendirilmiş. Bence çok daha fazlası var. Bir kere baktığımız yere göre kimin haklı kimin haksız olduğu çok değişken. Bir kurguyu güzel kılan özelliklerin başında geliyor bu. Grilik her zaman iyidir.
Örneklemek istiyorum. Esas oğlan manevi olarak hadım edilmiş bir erkeğin hayatını yaşıyor. Öncelikle ekonomik özgürlüğü yok. Karısından destek görmezse aç kalacak cinsten. Karısı da bu ekonumik üstünlüğü açıkça kullanıyor. Yüzyıllardır erkeklerin kadınlar üzerinde kurduğu hegomanyanın intikamı gibi. Eleman cidden hadım gibi hissediyor olmalı. Spor dergileri okuyor, karısı "bunlar gerçekten gerekli mi?" tepkisi verip iptal etmesini üstü kapalı buyruk veriyor. Bu adam çıkışı yasak bir ilişkide bulmasın da ne yapsın? Kendini erkek gibi hissetmek için en kolay yol bu. Ve bunu yapıyor.
Esas oğlanın karısı gözünden olaya bakarken. Çok güzel ve bir o kadar da kariyerinde başarılı bir kadın. Ayrıca iyi bir anne. Bu noktaya gelmek için çok çabalamış, hala da çabalıyor. Aslında bu kadar çabalamasına gerek yok. Kocası da onun seviyesinde olsa, zaten kendiliğinden daha yukarıya çıkacaklar. Ancak adam bir sınavu bile geçemiyor. Yükselecek balona gereksiz ağırlık gibi. Kadın buna rağmen kıçına tekme basmıyor, aksine onu destekliyor. Evet bazı gıcıklıkları var ama kimin yok ki? Spor dergileri cidden şart mı? Tek maaşla hem ev geçindirip hem de geleceği kurmaya çalışıyor kadın. Adam destek olmadığı gibi köstek olmak zorunda mı? Ah tüm bunlar yetmezmiş gibi adam şüpheli hareketlere başlıyor. Galiba bir ilişkisi var. Kadın buna rağmen, şüphelere rağmen evliliğini kurtarmak istiyor.
- Filmde en sevdiğim olaysa en masum, en zararsız karakterin pedofili birey olması. Anenesi dışında herkes ondan nefret ediyor. Hatta çocuğa cinsel olmasada şiddetle istismarda bulunmuş polis eskisi adamı taciz ediyor. Düpedüz saldırıyor. Pedofil tepki veremiyor bile. Adamın kimseye zararı yok. Tek suçu, kendi olması. Cinsel dürtülerinin toplumda nefret uyandırması. Yüz yıl öncenin eşcinseller gibi... Filmde bu adam hariç herkes kendi seçimlerinin bedelinden kaçmayı başarırken, sonunda hiçbir suçu olmasa da hem annesini kaybeden, hem de kendini hadım eden bu eleman oldu. Pedofili olan birini filmin en masum, en mağdur karakteri yapmak cidden cesaret işi.
En kısa sürede kitabını da okursam cesaret yönetmenin mi yazarın mı anlarım.