
6.6 /10
Tümünü Gör
- Dizi&Film
- Kitap
- Kişi
- Üye
- Liste
- Tümünü Gör
-
- nERUN
- 4 a
“İyi eğitim nedir?” dedi önemsemez bir tavırla. “Sizi başarılı yapan bir okul süreci mi? İyi de o başarı mutsuzluk getiriyorsa kime yararı var? Yok, ben o tür eğitimlere inanmam"
-
- Uğur Azizoğlu
- 5 a
"Yer üstü dünyasında olduğu gibi yeraltı dünyasında da her zaman en kutsal değer paradır. Evet, aşktan da, cesaretten de, şereften de daha önemlidir. Çünkü para demek, ihtiyaç duyduğunda yetkilileri satın almak, hakiki anlamda güç demektir."
-
- Ufuk
- 8 a
"Yılbaşı dediğin ne ya Şefik! Bildiğimiz gecelerden biri işte. Aklı evvelin biri çıkmış, yıl bugün başlıyor demiş, vatandaş da ona uymuş." #kitapalıntısı
-
- Uğur Azizoğlu
- 10 a
“Yani her şey para değildir bu dünyada Başkomiserim. En azından bu âlemde halâ şerefe, ahlaka önem veren insanlar var.”
-
- Ayşe Şema Betil
- 1 y
"İnsan yaşadığı yere benzer" demişti bir şair. Hukukumuz da yaşadığımız yerler gibiydi, eskimiş, işlevini yitirmiş, çürümeye terk edilmiş, yıkılmak üzere... Böyle bir toplumda adalet gerçekleşebilir miydi? #kitapalıntıları
-
- Semra Bakan
- 1 y
"Burası gerçek bir okul. Yokluğun, rezilliğin, sefilliğin içinden yükselen bir okul. Burada hakiki insanı değil, insanın hakikatini görüyorsunuz." #kitapalıntısı
-
- Sinemsi
- 1 y
"Paran varsa her şeyi satın alabilirsin, elbette en başta da insanları. Bu ülkenin sorunu ahlaksızlık, şeref yoksunluğu, onur kaybı."
İlginizi Çekebilir
+−
Yılbaşı gecesi işlenen bir cinayet... Tarlabaşı’nın arka sokaklarında bulunan bir erkek cesedi. Öldürülmüş erkeklerin en yakışıklısı, belki de en kötüsü. Karanlık sırların ortaya çıkardığı utanç verici bir gerçek.
Gururlarının kurbanı olmuş erkekler, onların hayatlarını yaşamak zorunda olan kadınlar. Bu cinayetler yatağında, bu kötülükler bahçesinde, bu insan eti satılan can pazarında masumiyetini korumaya çalışan bir adam. Bir zamanlar İstanbul’un en gözde yeri olan Beyoğlu’nun hazin hikâyesi.
Karanlık... Soğuk havayla iyice ağırlaşan bir karanlık. Uzaklardan şarkılar geliyor kulağına, neşeli kadın çığlıkları, ayarını yitirmiş sarhoş naraları, biri küfrediyor belki ana avrat, belki ağlıyor biri hıçkıra hıçkıra, belki biri sessizce ölüyor bu gürültünün, bu hengâmenin ortasında. Umurunda değil. Hepsinden sıyrılmış, sadece öfke...
Nereye gittiğini bilmeden yürüyor, nefret tarafından kuşatılmış olarak. Kıskançlık denen o canavar, çelikten pençesine almış yüreğini, habire sıkıyor. “Kadınlar,” diyor bir ses zihninin derinliklerinden... “Kadınlar, onlarla oynayamazsın... Oynadığını zannedersin ama bir de bakmışsın, asıl oyuncak sen olmuşsun.”
Hayatına giren kadınların yüzleri beliriyor sokağın zemininde. Birer birer düşüyor görüntüleri ayaklarının dibine. Hepsinin boynu bükük, hepsinin gözlerinde keder. Hepsi üzgün... Aldırmıyor, bir su birikintisiymiş gibi basıp geçiyor üzerlerinden ama yeniden düşüyor görüntüler zemine. “Kadınlar,” diyor o ses yine, “Kadınlardan asla kurtulamazsın, hayaletleri hayatın boyunca seni takip eder.”
(Tanıtım Bülteninden)